• BIST 11311.31
  • Altın 5901.436
  • Dolar 42.6861
  • Euro 50.1507
  • Eskişehir 5 °C
  • Ankara 4 °C
  • İstanbul 6 °C
  • İzmir 8 °C

Kalbin ritim bozuklukları hayati tehlikeye neden olabiliyor.

Kalbin ritim bozuklukları hayati tehlikeye neden olabiliyor.
Kalbin ritim bozuklukları hayati tehlikeye neden olabiliyor.

Kalbin normalden hızlı ya da yavaş çalışması olarak tanımlanan ritim bozuklukları hayati tehlikeye neden olabiliyor. Tedavi ise ritim bozukluğunun nedenine ve hastaya göre değişiyor.

Kalbimiz sürekli çalışıyor, vücudumuza kan pompalıyor. Egzersiz yaparken hızlanıyor, geceleri ise yavaşlıyor. Oysa öyle durumlar var ki, kalbin hızı bu gibi nedenlere bağlı olamadan yükseliyor ya da azalıyor. Genellikle yaşlılarda ve yapısal kalp sorunu bulunan kişilerde ortaya çıkan ritim bozukluklarında tedavi, hastaya ve şikâyetine göre farklılık gösteriyor. Konuyu, kardiyak elektrofizyolog unvanı taşıyan uzmana, Acıbadem Eskişehir Hastanesi’den Prof. Dr. Ahmet Duran Demir’e danıştık.

HER ÇARPINTI RİTİM BOZUKLUĞU ANLAMINA GELMİYOR

Kalp, vücuda pompalamak için 60–100 kez atıyor. Normal biyolojik koşullarda kalbin aşırı derecede yavaşlaması veya hızlanmasına ritim bozukluğu deniyor. Ancak egzersiz ya da ateş nedeniyle meydana gelen artış ritim bozukluğu olarak tanımlanıyor. Prof. Ahmet Duran Demir;’ ’Gece kalp atışı dakikada 40’a kadar düşebiliyor. Gündüz aktivite sırasında ise 120-130’a çıkabiliyor. Ancak bunlar normal durumlar ‘’ diye açıklıyor. Ritim bozuklukları hiçbir kalp hastalığı olmayan, sağlıklı, genç bireylerde ortaya çıkabileceği gibi, yapısal kalp hastalığı(kalp ve damar tıkanıklığı, kalp hastalıkları, kalp yetersizliği ve hipertansiyon) gibi sorunları olan kişilerde de sıklıkla görülebiliyor.

TANIDA HANGİ YÖNTEMLER KULLANILIYOR?

Bu tür belirtiler ortaya çıktığında hastanın, elektrofizyoloji alanında uzmanlaşmış kardiyologlara başvurması gerekiyor. Ritim bozukluğu tanısı için hastanın şikâyetleri dinleniyor ve bazı tetkikler isteniyor. Elektrokardiyografi(EKG),holter, event rocerder, loop recorder, efor testi, ekokardiyografi, kalp MR tetkiki ve bazı kan testlerinin sonucunda tanı konuyor. Uzmanalar, bu tetkikler hakkında şu bilgileri veriyor.

Elektrokardiyografi (EKG):Kalbin elektriksel aktivitelerini kaybediyor. Ritim bozukluğu sırasında çekilirse tanı koymada etkin bir rolü bulunuyor. Ancak hasta hastaneye ulaştığında ritmi düzelirse, kalp atış hızı normal çıkıyor. Sadece 10–15 saniyelik bir kayıt süresini gösterdiği için kısa süreli ve seyrek olan aritmileri bu testle tespit etmek zor oluyor.

Holter:

24–72 saat boyunca, hastanın kalp ritmini kaybeden bu cihazdan gelen veriler, bilgisayar ortamında analiz ediliyor.

 

Ekokardiyografi:

Kalbin ve kapakçıkların yapısı ile fonksiyonlarını gösteren ultrasonografik bir tetkik olarak kullanılıyor.

Elektrofizyolojik Çalışma(EPS) Genellikle kasık toplardamarından girilerek, ince ve esnek kateter yardımıyla kalbin sağ kulakçık ve karıncığa ulaşıyor. Kalbin elektriksel aktivitesi izleniyor. Bu test doktorların ritim bozukluğunun tipini ve tedaviye nasıl cevap verdiğini saptamalarına yardımcı oluyor.

Loop Recorder:

Cilt altına takılan ve kişinin şikâyetleri ortaya çıktığında aktive ettiği bu cihazla iki yıla kadar hasta takip ediliyor.

TAŞİKARDİ VE BRADİKARDİ

Tanı koymak için yapılan tatkiklerin ardından, kişide ritim bozukluğu olup olmadığı ya da türü belirleniyor. Ritim bozuklukları sorununun görüldüğü kalp bölgesi, kalpte hızlanma ve yavaşlamaya göre adlandırılıyor. Taşikardi, kalbin normalden daha hızlı atması, bradikardi ise daha yavaş çalışması anlamına geliyor. Kalp kulakçığı(atriyum)kökenli ritim bozuklukları’’supraventriküler’’karıncık kökenli olanlar da ‘’ventriküler’’ aritmi olarak isimlendiriliyor. Ritim bozukluğunun türünün belirlenmesi, uygun tedavi yönteminin saptanması açısından önem taşıyor. Bradikardilerde temel tedavi yöntemi kalıcı kalp pili takılması olurken, taşikardilerde önce ilaçla tedaviye başlanıyor. Ancak bazen beklenen sonuç tam olarak elde edilemiyor, ilacın yan etkisi ya da hastanın bu tedavi yöntemini istememesi nedeniyle ablasyon tedavisi tercih ediliyor. Ritim bozukluğu yaşamı tehdit edecek düzeyde ise başvurulan ilk yöntem bu oluyor. İşlem, lokal an kasık anestezi altında kasık damarlarından girilerek yapılıyor.

Prof. Ahmet Duran Demir; çoğunlukla radyofrekans enerjisi kullanılarak aritmiden sorumlu olan bölgenin yakıldığını ve bu sayede hastada aritminin kesin tedavisinin yapıldığını belirtiyor.

ATRİYAL FİBRİLİYASYON

Ritim bozukluklarının bir türü de, kulakçık titreşmesi nedeniyle ortaya çıkan atriyal fibriliyasyona neden oluyor. Bu ritim bozukluğunda, atriyumların içinde aynı anda çok sayıda elektriksel aktivite farklı yönlere doğru hareket ederek, tamamen düzensiz ve çok hızlı uyarılara neden oluyor. Bu hızlı kasımlar sırasında, karıncıklara yeteri kadar kan akışı sağlanamıyor ve kalbin dakikada pompaladığı kan miktarında yüzde 20 azalma meydana gelebiliyor. Etkili kasılmanın olmaması atriyumlardaki kanın hareketsiz kalmasına, dolayısıyla kanda pıhtılaşma eğilimine yol açıyor. Bu nedenle atriyal fibriliyasyonlu hastalarda kalpte pıhtı oluşumu ve bunun vücuda atılması (felç, ani damar tıkanıklıkları)sık görülen tehlikeli bir durum oluyor. Rahatsızlık bazen altta yatan kalp hastalığı olmayan genç kişilerde nedensiz olarak ya da ailevi yatkınlık sonucu ortaya çıkabiliyor. Ancak genellikle hipertansiyon, diyabet, kalp yetersizliği, kalp kapak ve koroner arter hastalığı gibi nedenlerle tetikleniyor. Bunun dışında madde bağımlılığı, kafeinli veya enerji veren içecekler, stres, metabolik bozukluklar, elektrolit denge bozuklukları, tütün, alkol, ağır diyet ve soğuk algınlığı ilaçları da sebepler arasında yer alıyor. Aniden başlayan, hızlı ve düzensiz kalp atımı şeklindeki çarpıntı hissi ile belirti gösteren atriyal fibriliyasyonun tedavisinde üç temel yöntem bulunuyor. Bunlar; atriyal fibriliyasonu sonlandırarak normal ritmin sağlanması, devam ettirilmesi, atriyal fibrilasyon sırasında kalbin normal hızlarda çalışmasını sağlayarak kalp içinde pıhtı oluşumunun engellenmesi oluyor. Tedavi, her yaşta hasta için ayrı ayrı belirleniyor. Bazı hastalarda normal ritmin devamı için yoğun çaba harcanması gerekirken, bazılarında hastanın atriyal fibriliyasyon ritminde bırakılması ve diğer tedavi prensiplerinin uygulanması daha avantajlı olabiliyor. Tekrarlayan ritim bozukluğu olan atriyal fibrilasyonda nüks zamanı ile sıklığı önceden bilinemiyor. Bu nükslerin önlenmesi için kullanılan bazı ilaçlar bulunuyor. Ancak yan etkiye yol açma riski yüksek olan bu ilaçlar, bazı hastalarda son yıllarda sıkça kullanılan atriyal fibrilasyon ablasyonu yönteminin başarı oranında yüzde 70 civarında. İlaçlar ile kalp hızı kontrol altına alınamayan hastalarda, atriyoventrüküler düğüm ablasyonu yapılarak bu düğümün ventrükülere uyarı iletmesi tamamen engellenebiliyor. Bu durumda kalp ritmi, kalıcı kalp pilleri ile sağlanıyor. Böylece hem uygun kalp hızı hem de kalp atışları düzenli hale getiriliyor. Son yıllarda atriyal fibrilasyon da ablasyonla tedavi edilebiliyor. Burada kalbin sol kulakçığına açılan dört pulmoner toplardamar ağzının nokta nokta radyofrekans enerjisiyle yakılabileceği gibi, bu damarların ağzının, dondurma özelliği olan bir balon kullanılarak dondurulmasıyla (cryobalon)bu aritminin tedavisi mümkün olabiliyor.

Etiketler:
  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
    UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
    Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler
Tüm Hakları Saklıdır © 2008 Vilayet 26 | İzinsiz ve kaynak gösterilmeden yayınlanamaz.
Tel : 0 000 000 00 00